Ali ilbey
Türkiye’de hâlâ vesayet rejimi ulusalcılığın ve
Atatürkçülüğün hükümferma olmasından rahatsız olan bu fakirin Şehr-i
Maraş’ta derûnuna tercüman olan faaliyetler, sûret-i haktan görünmeye
çalışan milletvekili adaylarının “aradığınız kurtarıcı benim” yollu
traji-komik faaliyetleri olamaz elbette. Yüreğimi şâdumanlık içinde
kılan çalışmalar bu şehrin kültür cephesinde olanlardır.
Şehr-i Maraş’taki kültür faaliyetlerine ve emeği geçenlere bakışımda
kabileci, köylücü, şehirci, partici, dar meşrebçi, grupçu değilim. Temel
ölçü olarak laikçilik, Batıcılık ve Atatürkçülük lekesi taşımayan ve
“Hakk’a tapan millet” anlayışı ile İslâm zemininde bir medeniyet
hamlesine fikir, edebiyat, sanat, sohbet yoluyla el veren her âdemin
faaliyet ve eserine bir gözle bakmanın doğru olduğuna inanıyorum.
Millet, medeniyet ve insan anlayışında problem olmayan her âlim, şair ve
yazardan neşet eden eser ve faaliyetin, edebî, fikrî ve cemaat
bakımından aidiyet hissettiği yer ayırt edilmeksizin takdir edilmesinin
faydalı olduğu inancına sahibim.
Şüphesiz bu temel ölçü dahilinde herkesin bir kılavuzu, bir düşünüş ve
hamle tarzı olacak; bir üstada, bir âlime, bir edibe, bir ağabeye, bir
ekole istinat ederek yol alacaktır. Aksi, zaten insan tabiatına
aykırıdır. Her insanın “Ben tellâlım pazarbaşım Ali’dir” sözünden
ilhamla, bir pazarbaşı vardır.
Kültürün hasbî temsilcileri içinde birini diğerine göre gereksiz ve
küçük görmenin, kıskanmanın ve görmezden gelmenin bir hastalık, bir
zayıflık, bir ene tezahürü olduğuna inanıyor, tebrik ve takdiri hak
edene söylemeyi, yaptıklarını değerlendirmeyi medenîlik olarak
addediyorum.
Bu mânada, Türkiye Yazarlar Birliği Şehr-i Maraş Şube Başkanı, siyaset
ve toplumsal tarih derslerinin dinlenilen cerbezeli hocası, hattat ve
ebruzen, “derviş ve devrimci” bir ruha sahip “hüdayinâbit” bir insan
olan öğrt. gör. İsmail Göktürk ve KSÜ Kültür ve Medeniyet Topluluğu
Başkanı Mehmet Yaşar ve arkadaşları Ufuk Türk, Ahmet Eralp, Of’lu
Süleyman, Bekir Büyükkurt gibi talebe-i güzidelerin düzenlediği bu yılın
en mânalı programlarından sonra, 8 Mayıs 2011 itibariyle, Bahaettin
Karakoç, Yaşar Alparslan, Ali Akbaş, Osman Sarı gibi ünlü şairlerin
katıldığı “Kültür-Sanat-Edebiyat” çerçevesinde “Şiir Paneli”, “Mehmet
Yaşar’dan Şairlerin Seçme Şiirlerinden Dinleti ve Bağlama ustasından
Türküler”, “Şair Osman Sarı ile Sohbet”, “Şair Ali Akbaş İle Sohbet”
olmak üzere dört ayrı günde gerçekleştirdikleri programlara ve KSÜ’yü
bir kültür üniversitesine dönüştürme gayretlerine selâm duruyorum.
Şehr-i Maraş’ın kültür cephesine su taşıyan sakalar ve dostluk zarfı
atan yâranlar da var. Âciz nazarımda değerli olan bu saka ve
zarfçılardan Hasan Keklikçi, Yunus Barman, Cüneyt Cesur, Dr. Mehmet
Ceran, Tayfun Göktürk, Hacı İbrahim Arıkmert, Murat Yücel, Enver Çapar,
öğrt. gör. Mustafa Göktürk, öğrt. üyesi Yücel Ayrıçay, Mithat Durmaz,
Arşt. gör. Hüseyin Aksu, Musa Yıldız ve Bekir Türkoğlu’nu yâd etmem
gerek.
İsmail Göktürk ve talebeleri ile bu güzel ahlâklı saka ve zarfçıların
arkasında onların mâneviyatlarını güçlendiren, fikir ve gönül tâlimi
yaptıran Ali Yurtgezen, Muzaffer Gözükara ve Savaş Kıyak hocaların derin
varlıkları ve kuşatıcılıklarının olduğunu söylemek bir hakkın
teslimidir.
Evvel emirde, kırka yaklaşan şiir kitabı ve bu cephede yarım asrı geçen
mücadelesiyle şiirin ustabaşı ve aksakalı olan Bahaettin Karakoç, Şehr-i
Maraş’ı da atının terkisine alıp ülkemiz sınırlarını aşarak medeniyet
coğrafyamızda şiire hizmetini seksen küsur yaşına rağmen sektirmeden
sürdürdüğünü belirtmek istiyorum.
Şehr-i Maraş’ın meydanlarda görünmeyen âlimi Cemal Nar hocayı, âyet,
hadis, fıkıh, tasavvuf, akaid konularında “İlimistan.com” sitesindeki
sohbet ve açıklamalarıyla, Habervaktim sitesindeki yazılarıyla, İslâmî
şuur ve tasavvuf terbiyesi kazandıran kitaplarıyla ilim ve irfan
cephesinde ve cemiyetin damarlarında dolaşan fâzıl bir kalem ve hatip
olarak yâd etmek lâzımdır.
Geçmişte ihmal edilen Şehr-i Maraş’ın kitaplığına birçok ilim ve
edebiyat erbabının çalışmalarından da faydalanarak ilin Dulkadirli
tarihi, Fransız ve Ermeni harbi, yakın dönem tarihî, kültürü, edebiyatı,
sanatı, edebî şahsiyetleri, sosyo-ekonomik ve demografik yapısı gibi
onlarca sahada elli adedi geçen birbirinden değerli kitapları takdire
şayan gayretleriyle meydana getiren, ayrıca Maraş’ın kuruluş ve beylik
dönemini ihtiva eden tebliğlerle dolu Dulkadırlı Sempozyumu’nu kendi
azimleriyle organize eden Yaşar Alparslan hoca ile Belediye Kültür
Müdürü ve yazar Serdar Yakar’ın bu şehrin tarihî hafızasının
kaybolmamasındaki emekleri hasbî kültür cephesinde her vakit
hissedilecek ağırlıktadır.
Şehr-i Maraş’ın kitaplığına “Kitaba Çağrı Sınavında İnsan”, “ Bir
Şimdiki Zaman Şairi Mehmet Âkif”, “Yahya Kemâl Kitabı”, “Maraşlı Şairler
ve Yazarlar Kitabı” gibi kalıcı kültürel kitaplar kazandırılmasına
öncülük eden, edebî şahsiyetler üstüne “Anma Günleri” düzenleyen, son
yayınladığı “Seferî Yazılar” adlı kitabıyla dikkatleri çeken şair ve
yazar Duran Boz ( Ömer Erinç) “Kıraathane Sohbetlerinin” mimarı olarak
farklı çizgilerden edebiyat ve sanat erbabını Kıraathane müdavimlerinin
huzuruna çıkararak kültür cephesine hizmet veriyor.
Atatürkçü cumhuriyet aydını lekesi taşımayan, millet ve medeniyet
anlayışıyla “Hakk’a tapan milletin” gönlünde yer alan münevverandan
tefekkür adamı Nurettin Topçu hakkında doktora yapan ve bu mütefekkirin
talebesi olan emekli Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kök hoca, Dergâh
Yayınları’nın plânladığı “Düşünce Tarihimizin Şahsiyetleri” adlı birkaç
cilt olabileceği tahmin edilen kapsamlı bir eserin Nurettin Topçu bölümü
için yaptığı metin çalışmalarıyla bu cephede mesaisini sürdüren emektar
bir kültür erbabıdır.
Bir zamanlar Dil Kapısı’nda kazandığı kelimelerden meydana getirdiği
şiir ve tebliğleriyle bu cepheye azık taşımış olan, şimdi ise “gurbet
elde yâd ellerin derdini / çekeyim de eğleneyim bir zaman” deyip uzak
Batı gurbetlerine çıkan kalbimin şair-i âzamı Mehmet Narlı’nın dışarıdan
zarf atarak verdiği destekleri unutmamak gerek.
Bu cepheden maddî gurbete çıkanlardan ince dost, ince türküdar öğrt.
üyesi Dündar Kök’ün, bu cephenin nottörlüğünü yapan öğrt üyesi Mehmet
Yılmaz’ın, gurbetzedelikten kurtulmaya çalışan gönül erlerinden öğrt
gör. Mustafa Günalan’ın yerleri hâlâ doldurulamamıştır.
Kültür cephesine bayramdan bayrama da olsa selâm durup tekmil veren
öğrt. üyesi Mahmut Yardımcıoğlu, Dursun Yıldız, Fatin Rüştü Kayıran,
İlker Ciğerlioğlu ve Durdu Ergüven hocalar ile ilk türküdar Mehmet Gülsu
hoca ve son türküdar Fazlı Bayram bu cephenin moral değerleri
arasındadır.
Şehr-i Maraş, İstanbul ve Saraybosna arasında kültür cephesine arka
çıkan cehd ve ufuk sahibi, Güzel Sanatlar eski Genel Müdür vekili
emektar Osman Nalbant da sahici bir medeniyet elçisi olarak fütuhatını
sürdürüyor.
Avukat Haki Demir’in hukukçuluktan ziyade mesaisini “İslâmî Aşk” sitesi
ve İslâmî fikir tâlimi üstüne yapması ve bu istikamette kitaplar
yayınlaması bu cephede bir başka sevindirici vakadır.
Bu cepheye şiirleriyle kelimeler taşıyanlar da var. Kültür cephesinin
gediklilerinden şair ve hikâye yazarı Hasan Ejderha, tek başına bir
kitap gücü taşıyan “Hasta Anneler Ülkesi” şiiriyle bu cepheye sevgiyi ve
merhameti taşıyor. Yüreğimizi hüzne gark’eden, ağlatıcı ve akıcı bir
anne destanı olan şiirinden seçtiğim şu mısraları kalbinize çekin derim:
“Hasta anneler ülkesinde yetimdir yüreğim / Üşüyeceğim anne baksana
yüzüme / Ellerim ve yüreğim ve aklım üşüyecek / (...) Şimdi hasta
anneler ülkesinde bir prensim / Dersim, annemin gözlerini ezber etmek /
Okumak ne varsa orada / Ankara’da bir hastane avlusunda Biriktirdiğim
gözyaşlarıma karıştırmak okuduklarımı / (...) Hasta anneler ülkesinde
ölmekten korkarım / Her yer soğuk donarım / Lakin yüreği sıcak, ıpılık
bakar gözleri annemin / (...) Hasta anneler ülkesinde kalmaktan korkarım
/ Yakarım yarım kalmış bir şiiri, annemin hatırına / (...) Hasta
anneler ülkesinde çocuk olmaktan korkarım / Oyuncaklarım ne ki annem
olmadan / Annem olmadan artık çocuk olamam ben / Ney gibi inleyen sesi
annemin / Ah anne... Hep üzerimde olsun isterim ellerin / Türkülerin en
acıtan yerinde / Sen gelirsin aklıma / (...) Hasta anneler ülkesinden
gelmekten korkarım / Yanımda olmadan annem, çıkamam hiçbir yola / Her
şeye hasta annemin gözlerinden bakarım.”
“Günde Beş Vakit Şairim Ben” adlı ilk kitabıyla hayli zaman önce bu
cepheye katılan vecidkâr şair-yazar Memduh Atalay, Cemaat.com’da yazdığı
şiir ve nesirleriyle kültür cephesinin gediklerindendir. Son
şiirlerinden “Emin Cephe Savaşçıları”nda trajik yaramıza dokunuyor: “Tek
kişilik memleket olarak başladığım bu yolu / Şimdi alışkanlıklar
bulvarında kaybettim / (...) Ben ince ayarlar çarşısında kör gezen / Tek
kişilik memleketin mağlup ve yaslı şairi / Dünya mülkü tellalı ve
korkak şövalye / Başkası cehenneminin müşteri mağdurları / Cenk kaçkını
her âdem gibi mazeret peşinde / En iyisine layık değil mi Müslüman yani /
Geçti muhacir fiyakası koş imaj pazarına / (...) Eşyaya tırmanıyoruz
paket isyanların isyancısı / Dört çarpı dört eski zaman hayâli bir
kahraman / Kendi emanetini talan eden emin cephe savaşçısı.”
Şair ve yazar Ali Büyükçapar son şiir kitabı “Şahmeran”da “Menekşe
İlahileri”, “Hacı Bektaş’ın Lâleleri”, Doksan Üç Harbinden Tabyalar”, “
Tufan Söylevi”, “ Milcan’da Kar Fırtınası” bölüm başlıklarıyla kendi
şiir diline farklı bir üslûp ve tema ile bu cepheye mısra taşıyor.
“Hasmım gelmeden / Akşamlarımın ağrıyan taraflarını bir çekip alsanız /
Dua biriktiren buz denizini eriten / Sağanak gibi inen bu sabahın
ukdesiyle buluştursanız beni” diyen şair Yasin Mortaş “Güvercin Vadisi”
şiir kitabından sonra uzun soluklu bir kitabın adı olmaya hazırlanan
“Havva Çarpıntısı” şiiri üstüne sessiz sedasız çalışıyor.
Şair Mehmet Mortaş da “Gölge Boyu Irmak” adlı kitabından sonra “Maraşlı
Bilge”, “Taşra Risalesi” ve “Şehir Risalesi” şiirleriyle bu cepheye
kelimelerden azık taşıyanlardandır.
Bu şairlerin yanında “Çöl, kılıçla tanışmadan / Zamanın sırrına erenler
/ Bozgunlara uymayan elçiler / Haberi beklerken / Tutuştururum /
Kumları eleyen rüzgârı” mısralarının sahibi şair Dr. Mehmet Akif Şahin
de “Aşkımın Zaman Kayması” kitabıyla yer alıyor.
Bu cepheye şiir ve denemeleriyle dışarıdan destek veren diğer bir şair
dost Tayyip Atmaca, son yayınladığı şiir kitabı “Uzun İnce Bir Türkü” ve
“ Ebemkuşağının Altında” adlı deneme kitabı ile şairliği ve sakalığı
bir arada götüren bir kültür eri olarak görevinden geri kalmadığını
gösteriyor.
Hâsıl- kelâm, Şehr-i Maraş’ta milletvekili adaylarının inandırıcılıktan
uzak, ruhu olmayan faaliyetlerinden ziyade hasbî kültür temsilcilerinin
gönüllerinden , kalemlerinden sâdır olan eserleri, âvazları ve
programları var.
Ah! “Maraş Maraş derler de bu nasıl Maraş...”