7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş ili, Elbistan ilçesine bağlı
Ekinözü(Cela) köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda şiire merak sardı.
Bu, aileden gelme bir merak diyebiliriz. Çünkü dedesi, babası ve
kardeşleri de şairdirler.
İlk yazdığı şiirleri 2 kitap oIacak hacimde iken beğenmeyip yaktı ve
1958 yılından itibaren yazdıklarını 'Hasana Mektuplar' ismi altında 1964
yılında 10.000 adet bastırdı. FEDAİ yayınları arasında çıkan bu eser
kısa zamanda tükendi ve 2. baskısını yine 10.000 adet bastırdı.
1958 yılında buIunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi.1981 yılı Mart ayında emekli oldu.
Serdengeçti, Töre-Devlet, Ocak, Yeni Düşünce, Yenisey,Alperen yayınları
oIarak şimdiye kadar 12 şiir kitabı, bir tane de makalelerinden derlenen
nesir kitabı çıktı.
1985 yılından beri gazetecilik yapmaktadır. Bir ara politikaya girdi ve
ayrıldı. Niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle
cevaplandırdı:
'Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım'
30 yılı aşkın bir zaman içinde kitapları baskı üstüne baskı
yenilemektedir. Bilhassa VUR EMRI adlı kitap günümüz şairlerinin hiç
birisine nasip olmayan kabulü görmüştür.
KENDİ DİLİNDEN, KENDİ TARİFİ
'Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 1932 yılında dünyaya
gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına
rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam,
'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı
sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her
genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından
kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle
doldurmaya çalıstım.
Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.
Bana gelince:
Sağolsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları,
ihtilal cuntacıları, 'bilimsel' cüppeliler, entellektüel züppeler, millî
soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence
makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar v.s.
hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen
onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de
etmiyorum.
Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az
yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile
oldular.
En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları
sürece yazmaya devam edeceğim. Allah (cc) kısmet ederse...'
Evli ve 3 çocuk babasıdır.1984 Ekim ayından bu yana Ankara'da ikamet
ediyor. Şu anda hiç bir siyasi kuruluş, hiçbir mesleki dernek üyesi
değildir. Hakkın yanında olanları sözleriyle desteklese de, şahısları
övmek, beğenmeyince sövmek gibi basitliği kabul etmemektedir.
Yemini var, yazabildiği müddetçe yazacak. Kim bilir nereye ve ne zamana kadar...
Abdurrahim Karakoç, şahsiyet abidesi bir yiğit,bir bilge, bir alperen
olarak hayatımıza giren en tatlı, en güzel şairlerimizden birisidir.
İşte o güzel, o yiğit dostun şiir kitaplarını 'Alperen Yayınları' olarak
yayınlamaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Alperen
ESERLERİ
Şiir kitapları: Hasan'a Mektuplar (1965) , El Kulakta (1969) , Vur Emri
(1973) , Kan Yazısı (1978) , Suları Islatamadım(1983) , Beşinci
Mevsim(1985) , Dosta Doğru, Akıl Karaya Vurdu(1994) , Yasaklı
Rüyalar(2000) , Gökçekimi(2000) , Gerdanlık-I(2000) , Gerdanlık-II(2002)
, Gerdanlık-III(2005) ,Parmak İzi(2002) ,
Düşünce Yazıları, Çobandan Mektuplar(Deneme)
Kim Ola
Çıkar çıkar uzaklara bakarsın
Yollarını beklediğin kim ola
Deli misin hasretlik mi çekersin
Mektubunu sakladığın kim ola
Ahlar tüter her sözünün içinde
Yaş dışında gam gözünün içinde
Yıllar yılı can özünün içinde
Sevdasını sakladığın kim ola
Arada bir hayallere dalarsın
Hal mülküne hatıralar salarsın
Neden sık sık uykuları bölersin
Rüyalarda yokladığın kim ola
Dost diyorsun kimin dostu kapalı
Can canan diyorsun üstü kapalı
Türküler söylersin kastı kapalı
Mısralara yüklediğin kim ola
Ela Gözlü Yar
Her ne kusur varsa geçen zamanda
Suçsuzdur aynalar ela gözlü yar
Mecnunlar mevlayı bulursa canda
El olur Leylalar ela gözlü yar
Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler kim çalar ela gözlü yar
Estikçe iş çıkar işin içinde
Gençliğin hasret yer sevda göçünde
Bilmez misin dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar ela gözlü yar
Alı al yeşili yeşilde ara
Ahirete gider kalpteki yara
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara
Dökülen ayvalar ela gözlü yar
Vakit dolar nakit biter kasanda
Sevda bir kitaptır gönül masanda
Okusan da olur okumasan da
Kapanır sayfalar ela gözlü yar
Gel de Gör
Bağladım nefsimi zincir yulara
Dünyayı duvara astım gel de gör
Rahatı huzuru attım kenara
Çileyi bağrıma bastım gel de gör
Yürüdüm sel oldum durdum göl oldum
Mazluma mağdura kıvrak dil oldum
Zulüm sıcağında serin yel oldum
Yürekten yüreğe estim gel de gör
Sonu hatırladım ilki duyunca
Kula kul olmadım ömür boyunca
Hakkın zehirini içtim doyunca
Batılın balina kustum gel de gör
Ülfetim olmadı iriler ile
Ağıla girmedim sürüler ile
Ölümden korkmayan diriler ile
Selamı sabahı kestim gel de gör
Aşk ceylanı emzirince sütünü
Taşa çalıp kırdım benlik putunu
Düşmanımdır inkarcının bütünü
Allah dostlarıdır dostum gel de gör
Bazı kötülüğü kovdum elimle
Bazı kötülüğü yerdim dilimle
Gücüm yetmeyince kendi halimle
Haksıza buğzettim küstüm gel de gör
Çıkar için laf davulu çalmadım
Hiçbir yerden makam rütbe almadım
Bildimse söyledim korkak olmadım
Bilmediğim yerde sustum gel de gör
Beni de Çağır
Çileyi koklayıp gül niyetine
Zindana girersen beni de çağır
Sabrı kanaati bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır
Bazen iki dünya sığar içime
Bazen iki güneş doğar içime
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan beni de çağır
Dostların var ise divanelerden
Gözyaşın aktıysa minarelerden
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan beni de çağır
Ezelin ezelden öncesi vardı
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı
Zaman yumağına bizi kim sardı
Aklını yorarsan beni de çağır
Dışarda göz yanar içerde yürek
Taahhüt ehline tahammül gerek
Mazlum yarasına merhem diyerek
Gözyaşı sürersen beni de çağır
Sen Gelirsin Aklıma
Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem sen gelirsin aklıma
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem sen gelirsin aklıma
Gönlüm viranedir yakılmış yanmış
Hayal mermerinde hatıram donmuş
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem sen gelirsin aklıma
Toprak ağacın her hali güzel
Gölgesi meyvesi hem dalı güzel
Nerede ne zaman faydalı güzel
Bir iş görsem sen gelirsin aklıma
Açılmış bir çiçektir her gülen dudak
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak
Bir dostluk bakışı bir gülen dudak
Bir diş görsem sen gelirsin aklıma
Yüreğinde deli taylar eşinen
Gam ilinden dert iline taşınan
Altmış yıl yaş ayıp bin yıl düşünen
Bir baş görsem sen gelirsin aklıma
Savcı Bey
Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey
Yaklaşanı ta yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey
Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte faul bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey
Kaş yaparken göz çıkarır elleri
Çok silahtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim bir tuhaf ki halleri
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey
Derviş olup çıktım tığsız tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey
Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım ara benim hakkımı
Bir yol göster haklı mıyım haksız mı
Yorulmayın izlerinde savcı bey
Dosta Doğru
İçimde uzayan her yol
Çıkar gider dosta doğru
Menekşe nergis Itır gül
Kokar gider dosta doğru
Zamanım yoğrulur gamla
Birleşir sabah akşamla
Ilık kanım damla damla
Akar gider dosta doğru
Gel bende gör sen gel beni
Durduramaz engel beni
Görmediğim bir el beni
Çeker gider dosta doğru
Beynim fırın bağrım tandır
Yanarım hayli zamandır
Sevgim bir yavru ceylandır
Seker gider dosta doğru
Ne saklarım ne gizlerim
Yalnızca onu özlerim
Tabutta bile gözlerim
Bakar gider dosta doğru
Kimin Dünyası
Yol üstünde biten çalı
Bu dünya kimin dünyası
Ak çiçekli ayva dalı
Bu dünya kimin dünyası
Gediklerde esen poyraz
Yaprakları dalda koymaz
Gözler doysa gönül doymaz
Bu dünya kimin dünyası
Her gün eski her gün yeni
Tükenmez gidip geleni
Canevimden vurdu beni
Bu dünya kimin dünyası
Kar yağar kaybolur izler
Her nakış bin bir sır gizler
Ufuklara dalan gözler
Bu dünya kimin dünyası
Toprak basar kucağına
Güneş çeker sıcağına
Atar derdin ocağına
Bu dünya kimin dünyası